Ülkemizi saran yerel seçim muhabbetinde artık kabak tadını verdi. Vatandaş eskisi gibi konuşup tartışmıyor, siyasetçiler ise kendi iç dünyalarında yaşadıkları fırtınaları dışarıya yansıtmamak için kabuğuna çekilmiş durumda. O heyecanlı bekleyişler yerini dualara bıraktı. Tepedekiler bile ne yapacağını bilemez konumda işin içinden çıkmaya çalışıyor. Pazarlıklar kurban bayramını aratmıyor, hele ki “küstüm oynamıyorum” tavırları çok komik. Hepsi 14 yaşında liseli aşıklara dönüşmüş adeta. Bir gün kavgalı, yarım gün barışık misali. Yani aşk var, aşık yok. Aşk ki ne aşk ama; para aşkı, makam aşkı, hırslara kurban olmuş bir şekilde yönlendiriliyor.
Siyaset nereye koşuyor, ekonomi de neler oluyor? Vatandaş kendi cebinin derdine düşmüş. Siyasetle; siyasetçilerin dışında çokta fazla ilgilenen yok açıkçası. İnsanlar günü kurtarmanın psikolojisini yaşarken, yukarılarda neler oluyor, kim kimi aday göstermiş, o kazanmış, bu aday olmuş gibi kaygıları unutmuş durumda. Ama ülke siyaseti de önemli, yönetenler, önemli, yönetilen kadar olmasada.
Aşağı yukarı bütün ilçelerin adayları konuşuluyor, tartışılıyor. Ne hikmetse Şile’nin adından söz eden yok. Kimse kale almıyor diyeceğim ama yeri geldiğinde gündemi değiştirecek kadar da önemli bir yeri var bence. Hani derler ya; stratejik bir konumda aslında. Mesela kimlerin ismi geçiyor, kimler konuşuluyor, aday adaylarının hepsi beklemede, hepsi kendine göre çalışmalarını tamamlamış durumda. Ak Parti, CHP, MHP, ha bugün, ha yarın derken bugünlere kadar gelindi. Ne bekleniyor, kim kimi bekliyor. “Büyükler nasıl uygun görürse” mantığı ile evlilikler mi olacak. Kafalar karışık, kimse yerinden kıpırdayamıyor. Herkes ufak çaplı düşünmeye zorlanıyor.
Artık siyasette zor, siyasetçi olmakta. Fakat bu kadar zorluk içinde HALK olmak en zoru galiba.
