Fatih Bıyıklı

Dev şirketler japonya ‘da bir araya geldi

Japonya’da 8 üretici, ileri düzey yarı iletken imalatı için kurulan konsorsiyumda buluştu. Japon hükümeti yarım milyar dolara yakın sübvansiyon desteği sağlayacak.

Japonya, küresel çip tedarik sorununun, ulusal ekonomi güvenliğine tehdit oluşturmasına çözüm arıyor.

Hükümet, farklı sektörlerden 8 Japon üreticiyi yarı iletken çip konsorsiyumunda bir araya getirdi.

Toyota Motor ve Sony Corp.’un da yer aldığı konsorsiyum “Rapidus” isminde yeni firma kuracak.

Konsorsiyum liderliğindeki yeni firmayla 5 yıl içinde ileri düzey çip imalatının başlatılması hedefleniyor.

İleri düzey çiplerden sürücüsüz otomobil, kuantum bilgisayar ve yapay zeka gibi sahalarda yararlanılacak.

480 MİLYON DOLAR SÜBVANSE

Ekonomi Ticaret ve Sanayi Bakanı (METI) Nişimura Yasutoşi, yeni konsorsiyumu AR-GE sahasında destekleyeceklerini açıkladı.

Yarı iletkenleri, toplumun dijitalleşmesinde “anahtar teknoloji” olarak niteleyen Nişimura, “sektörel işbirliği” vurgusu yaptı.

Nişimura, “Akademi ve sanayinin ortak çabalarıyla, Japonya’nın yarı iletken rekabet gücünü geliştirmek istiyoruz.” dedi.

Japon hükümeti, çalışmanın desteklenmesi kapsamında “Rapidus” firmasının yıl sonuna kadar kurulacak AR-GE merkezine 480 milyon dolar katkı sağlayacak.

Kişiye özel kanser tedavisi üzerinde çalışılıyor

Bilim insanları, tedavisi henüz olmayan kanser türlerine yakalanan hastalar için bağışıklık sistemi merkezli yeni bir tedavi üzerinde çalışıyor.

Bu yeni çalışmada, bağışıklık sisteminin yeniden tasarlanarak, tümöre saldırması amaçlanıyor. Deneysel çalışma 16 hasta ile yapılıyor.

Bu 16 hastanın her birine kendilerine özel bir tedavi uygulanıyor ve tümörlerindeki belli bir zayıf nokta hedef alınıyor.

Çalışma bağışıklık sistemindeki T hücrelerine yoğunlaşıyor.

Bu hücreler, vücutta devriye gezerek hücre problemlerini araştırmakla görevliler. T hücreleri reseptör denilen bir protein kullanarak enfeksiyonları ve kanserojen olabilecek hücreleri işaretliyor.

Ancak kanseri belirlemek, T hücreleri ile için güç olabiliyor.

Vücuda dışarıdan giren bir virüsü tanımlamak kolay olabilir ama kanser, bizim kendi hücrelerimizin bozulmuş hali olduğu için, T hücrelerinin tespit etmesi çok daha güç.

İşte araştırmanın arkasında da, kanser işaretleyen T hücrelerinin seviyesinin artırılması fikri yer alıyor.

DENEYSEL TEDAVİ NASIL İŞLİYOR?

Araştırmacılar kanser hücrelerini yakalamayı başarmış reseptörleri olan nadir T hücrelerini tespit ediyor.

Ardından bu özelliği olmayan T hücreleri toplanıyor ve yeniden tasarlanıyor.

Reseptörleri, kanser tespit edebilen reseptörlerle değiştiriliyor.

Modifiye edilmiş bu T hücreler vücuda tümör tespit etmesi için yeniden yerleştiriliyor.

CRİSPR TEKNOLOJİSİNDEN YARARLANILIYOR

T hücrelerinin kanser avcısına dönüştürülebilmesi için ciddi bir genetik manipülasyon işlemi gerekiyor. Genetik olan talimatnamelerinin yerine yeni talimatları yerleştiriliyor.

Bunu mümkün kılan şey genetik değişim teknolojisi Crispr.

Genetik makaslar” olarak işlem gören bu teknoloji ile yaşayan hücrelerdeki DNA’larda belirli ve hassas değişiklikler yapılabiliyor.

Deneysel çalışmaya diğer tedavilere yanıt vermeyen kolon, göğüs ve akciğer kanseri hastaları katılıyor.

16 hastanın 11’inde hastalık ilerlerken kalan 5’inde ise yatay bir seyire geçti.

Çalışma teknolojinin güvenliği ve uygulanabilirliği üzerinden de test ediliyor.

Bilim insanları, doğru dozları ve etkiyi ölçebilmek için daha geniş çalışmalara ihtiyaç duyuyor.

Araştırmayı yapan ekipten California Üniversitesi çalışanı Dr Antoni Ribas, “Bu kişiye özel kanser tedavisi geliştirilmesi çalışmalarında ileriye doğu bir sıçrama” diyor.

Ancak terapinin etkisini tam olarak görebilmek için çok erken. Ayrıca çalışmanın oldukça pahalı ve zaman alıcı olduğu da ifade ediliyor.

Twitter Türkiye ‘nin mavi tik ücreti belli oldu

Yakın zamanda Twitter ‘ı satın alan Elon Musk mavi tik’i paralı hale getirdi. Blue üyelik fiyatı ABD ‘de 8 dolar olarak belirlendi. Bu gelişmeden sonra Twitter Blue Türkiye fiyatı da netleşti.

Elon Musk, mikroblogging sitesi Twitter’ı 44 milyar dolara satın almıştı. Şirketin nakit akışını düzene sokmak isteyen Musk, Twitter Blue adında ücretli bir abonelik sistemi sunmaya başladı.

İş gücünün çoğunu kovan Musk, günde 4-5 milyon dolar zarar eden bir şirketin ayakta kalamayacağını belirtmişti. Elon Musk, Twitter Blue ile hem şirkete hem içerik üreticilerine bir gelir yaratmayı hedefliyor.

Twitter Blue üyesi olanlar direkt olarak mavi tik’e sahip oluyor. Bu hizmetin Türkiye fiyatı da ortaya çıktı ama uygulama henüz Türkiye’de faaliyete geçmedi. Yine de akıllı telefonlardaki uygulama ücretleri bölümünden Twitter’ın aylık ücretinin 109.99 TL olduğu görülüyor.

TWİTTER MAVİ TİK NEDİR?

Twitter Türkiye'nin ücreti belli oldu: Mavi Tik kaç para? - 1

Eski tanıma göre Twitter’daki mavi Onay rozeti , kamu menfaatini ilgilendiren bir hesabın orijinal olduğunun bilinmesini sağlar. Mavi rozet alabilmeniz için hesabınızın orijinal, tanınmış ve aktif olması gerekir.

Ancak yeni uygulamayla aylık 110 TL veren herkes mavi tik alabilecek.


TWİTTER BLUE ÖZELLİKLERİ NELER?

Reklamsız Makaleler: Reklamsız okuma deneyimi sunulacak.

En Popüler Makaleler: Son 24 saatte en çok paylaşılan makaleler direkt karşınıza çıkacak.

Okuyucu: Okuyucu modu ile uzun Tweet dizelerini daha rahat okuyabilir, metin boyutlarını büyütebilirsiniz.

Yer İşareti Klasörleri: Yer işaretlerinde klasörleri düzenleyerek istediğiniz tweetlere daha rahat erişin.

Gezintiyi Kişileştir: En çok kullanılan sayfaları ayarlayabilirsiniz.

Uygulama Teması: Yalnızca sana özel tema renkleri seç.

Daha uzun video yükle: 10 dakikaya kadar videolar yükleyebilirsin.

Sabitlenen Sohbetler: Favori sohbetleri Direkt mesaj kutusunun en üst kısmında sabitleyebilirsin.

Game of Thrones Bölümlerinin Göz Gözü Görmeyecek Kadar Karanlık Olmasının Sebebi

Game of Thrones dizisinde ekranın yeterince aydınlık olmamasından insanlar şikayetçi. Bu duruma yapımcıların bir açıklaması var.

Game of Thrones dizisinin final sezonu başladı. Final sezonu, Westeros için karanlık zamanları gösteriyor. Hatta 8. sezon 3. bölümdeki savaşa biz Winterfell Savaşı diyoruz ama o savaşa ‘Uzun Gece’ deniyor.

Winterfell tam olarak düşler ülkesi sayılmaz ve oldukça karanlık bir yer. Dizinin hem kelime anlamıyla hem de mecaz anlamıyla çok karanlık bölümleri var. Ancak son sezonla birlikte insanlar, ne olup bittiğini görebilmek için ekran parlaklığını çıkarabilecekleri en üst seviyeye çıkarıyorlar.

Neden görüntülerin bu kadar karanlık olduğu konusunda açıklama ise filmin yapım ekibinden geldi. Filmin baş görüntü yönetmenlerinden Robert McLachlan, bu durumun sebebini açıkladı: Kış. McLahlan, dizide kış geldiği için çekimlerin de kış döneminde yapıldığını ve dizide doğal ışık kullanıldığını söyledi.

McLahlan, yaptığı açıklamalarda ayrıca amaçlarının dizinin olabildiğince otantik görünmesini sağlamak ve doğal bir ambiyans oluşturmak olduğunu söylüyor.

Sanatçı, o dönemde ışıkları doğal kaynaktan sağladıklarını, kimsenin lüks mumları gündüz yakmadığını ve doğal ışık kaynaklarının kısıtlı olduğunu belirtiyor. Bu nedenle de sahneler gittikçe daha karanlık hale geliyor.

Yine de biraz daha fazla ışık kullanmanın ne dizi oyuncuları ne de seyirciler için bir sorun oluşturmayacağı ortada. Dizinin çekimlerinin bittiğini göz önüne alırsak yapacak tek şey, ekran parlaklığını en sona getirmek.

SEO Senfonisi

Stanford Üniversitesi’nde üst düzey yöneticiler için müzik ve iş dünyasında liderlik arasındaki ilişkiyi anlattığı seminerleri ile dikkat çeken dünyaca ünlü besteci ve orkestra şefi Rob Kapilow, bu kez Türkiye’de bugünün ve yarının CEO’larıyla buluştu. Mozart’ın müzik dehasından örnekler vererek mükemmel liderliğin ipuçlarını anlatan Kapilow, zaman zaman orkestrayı CEO’lara emanet edip ortaya çıkan karmaşayla liderliğin önemini gözler önüne serdi.

STANFORD Üniversitesi’nde üst düzey yöneticiler için müzik ve iş dünyasını bir araya getirdiği seminerleri ile dikkat çeken dünyaca ünlü Besteci ve Orkestra Şefi Rob Kapilow, bu kez Türkiye’de bugünün ve yarının CEO’larıyla buluştu. Üst düzey yönetici araştırma ve değerlendirme hizmetleri sağlayan Odgers Berndtson’un geleceğin yöneticilerini yetiştirmek amacıyla günümüzün CEO’ları ile geleceğin yöneticisi gençleri bir araya getirdiği ‘Bir Gün CEO’ programı kapsamında İstanbul’a gelen Kapilow, ‘Sonsuz Olasılıkları Dinlemek’ başlıklı bir seminer gerçekleştirdi. Stanford Üniversitesi’nde bilim insanlarının duygusal zekâsını harekete geçirmek üzerine programlar yürüten ve başta New York, Boston ve Toronto olmak üzere dünyanın önde gelen konser salonlarında gösteriler sahneleyen Maestro Kapilow, klasik müziği kullanarak iş dünyası, akademi ve sanat dünyası arasında köprüler kuruyor. Farklı yetenekleri dayanışma ve ortak akıl ile harekete geçirerek kurumların nasıl sıra dışı performans yakalayabilecekleri konusunda ipuçları veriyor.

CEO’LAR DA ŞEF OLDU

İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası eşliğinde, 20’yi aşkın CEO ve geleceğin yönetici adayı gençlerle birlikte sahneye çıkan Kapilow, Mozart’ın 13. Senfonisindeki inceliklere dikkat çekerek, müzik performansı ile şirket performansı arasındaki ilişkiyi ortaya koydu. Kapilow, kimi CEO ve gençlerin de orkestra şefi oldukları gösteride, izleyicileri de çalıştırdı. ‘İyi ve mükemmel’ arasındaki farkı anlatabilmek için aynı notaların farklı vurgu ve tempolarla çalınmasını sağlayan Kapilow, böylece bir yandan Mozart’ın müzik dehasını ortaya koyarken bir yandan da iş hayatında bir ürünün ya da hizmetin sadece ‘iyi’ olması ya da ‘mükemmel’ olması arasındaki farkı ortaya koymayı hedefledi. Dinleyiciye önce Mozart’ın 13. Senfonisini orijinal notalarıyla dinleten ve daha sonra eserde yaptığı değişiklikleri yansıtarak dinleten Kapilow, şirketlerde birimler arasındaki uyum, yönetimin ve ekibin birbiri ile ilişkisine dikkat çekti.

Huawei 28,5 saniyede bir telefon üretiyor

Teknolojinin dev markalarından biri olan Huawei üretime hız kesmeden devam ediyor.


Huawei, Songshan Lake’deki yerleşkesinin kapılarını basın mensuplarına açtı. Firma yetkililerinden edinilen bilgilere göre, akıllı telefon üretiminin yapıldığı bantlarda gelişen teknolojiyle verimlilik ve hızda önemli ölçüde artış oldu. Çin’in Shenzhen kentindeki 8,2 kilometrekarelik kampüsünde yer alan üretimtesisinde Huawei, 28,5 saniyede bir akıllı telefon üretimi gerçekleştiriyor. Üretim tesislerinin yanı sıra malzeme laboratuvarlarında yapılan testlerde, cihaz ağırlıklarının azaltılması, paslanmaya karşı korunma, iletkenlik ve dayanıklılık testi gibi çalışmalar yürütülüyor.

Kampüste yaklaşık 10 bin kişi çalışıyor

Monaco’nun yaklaşık 4 katı büyüklüğündeki yerleşke farklı departmanlara ev sahipliği yapıyor. Henüz iki bölümü tamamlanan yerleşke 4 ana alandan oluşuyor. Dünya genelinde 18 binden fazla çalışanı olan Huawei’nin 2018 yılında açtığı söz konusu kampüste yaklaşık 10 bin kişi çalışıyor.

“Siber güvenlik alanında 240’tan fazla sertifikaya sahibiz”

Huawei Siber Güvenlik Birimi Müdürü Wang Jin, gezinin ardından yaptığı açıklamada, siber güvenlik alanında 240’tan fazla sertifikaya sahip olduklarını ifade etti. Siber güvenlikte önceliğin sistematik risklerin belirlenmesi ve mahremiyetin korunması olduğunu aktaran Wang, Huawei sistemlerinin olumsuzluklara karşı tam donanımla korunduğunu kaydetti.

Tahkim Kurulu, Fenerbahçe’nin cezasını indirdi

Türkiye Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu, PFDK’nın Fenerbahçe’ye, taraftarlarının neden olduğu çirkin ve kötü tezahüratlar nedeniyle verdiği 75 bin TL’lik para cezasını onadı. Kurul, taraftarların neden olduğu saha olayları nedeniyle verilen 30 bin TL’lik cezayı ise 20 bin TL’ye indirdi.

TFF’nin resmi sitesinden konuya ilişkin yapılan açıklama şöyle:

“Fenerbahçe’nin taraftarlarının neden olduğu saha olayları nedeniyle FDT’nin 52/2. maddesi uyarınca 30 bin TL para cezasının 20 bin TL’ye indirilmesi suretiyle PFDK kararının düzeltilerek onanmasına oybirliği ile,
Fenerbahçe’nin taraftarlarının neden olduğu çirkin ve kötü tezahürat nedeniyle ve bu eylemin aynı sezon içinde misafir kulüp olduğu müsabakada 4. kez gerçekleştirilmesinden dolayı FDT’nin 53/2. maddesi uyarınca 75 bin TL para cezası ile cezalandırılmasına, FDT’nin 53/3. maddesi uyarınca çirkin ve kötü tezahüratta bulunan Misafir Tribün Güney Üst A blokta yer alan seyircilerin elektronik bilet kapsamındaki kartlarının bloke edilmesi suretiyle bir sonraki misafir kulüp olduğu müsabakaya girişlerinin engellenmesi, cezası verilmesinde sübut, hukuki niteleme ve cezanın tayini bakımından bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından, başvurunun reddi ile cezanın onanmasına, oybirliği ile karar verilmiştir.” 

Anadolu Efes 75 – 65 Olmpiakos

THY Euroleague’in 23. haftasında Anadolu Efes, Sinan Erdem Spor Salonu’nda Karşılaştığı Olympiakos’u 75-65’lik skorla mağlup etti. Efes’te Krunoslav Simon 13 sayıyla takımın en skorer ismi olurken Adrien Moerman da 12 sayı, 8 ribaunt ile öne çıktı Olmpiakos’tan ise Strelnieks 14 sayıyla karşılaşmanın en skoreri olurken mağlubiyete engel olamadı.

Steven Soderbergh, Yeni Filmi High Flying Bird İçin Neden Netflix’i Seçtiğini Açıkladı

Steven Soderbergh, yeni filmi High Flying Bird’ü vizyona sokmak yerine neden Netflix’te yayınladığı konusuna açıklık getirdi.

2011 NBA Lokavtı sırasında çaylak bir oyuncuyu temsil eden bir menajerin, sektörün dengesini değiştirecek ilginç bir iş fırsatıyla genç oyuncunun karşısına çıkmasını konu alan Steven Soderbergh‘in yeni filmi High Flying Bird kısa bir süre önce Netflix’te yayınlandı. Yönetmenin tıpkı Unsane’de olduğu gibi iPhone ile çektiği bu film, lokavt sürecinde kapalı kapılar ardında yaşanan olayları, etkileyici senaryosu ve oyunculuk performanslarıyla izleyiciye çok iyi bir şekilde anlatmaya başardı.

Filmin aldığı yorumları düşünürsek, Netflix ve Steven Soderbergh ortaklığının olumlu sonuçlandığını söyleyebiliriz. Netflix, başarılı yönetmenlerin projelerine destek vermek için elinden geleni yapıyor. Aynı şekilde Steven Soderbergh de herhangi bir stüdyonun boyunduruğu altına girmeden, kendisine özgürlük alanı tanıyan bu platformda yer almaktan oldukça memnun gözüküyor.

Steven Soderbergh: “High Flying Bird’ün Netflix Sayesinde Daha Çok İnsana Ulaşacağını Düşündüm.”

André Holland as Ray Burke in High Flying Bird, directed by Steven Soderbergh. Photo by Peter Andrews

Sinemada yenilikçi deneyimlere oldukça açık bir isim olan Steven Soderbergh, Indiewire ile gerçekleştirdiği bir röportajda neden Netflix’i tercih ettiğini sorusunu şu şekilde cevapladı: “Filmi Netflix’te gösterdiğim zaman, kesinlikle sinemada olacağından daha fazla göz önünde olacağını düşünüyorum. Öyle olmaması imkansız gibi görünüyor. Ayrıca bu tercih olayında benimle alakalı başka konular da var. Ben filmimin haklarını satmak için dünyayı kovalamak zorunda değilim. Bu işi bir kere ve burada yapıyorum. Normalde film çektiğiniz zaman yaptığınız şeyi bavulunuza koyup tüm dünyayı dolaşmalı ve filminiz hakkında konuşmalısınız.”

Görünüşe göre Soderbergh, filmin insanlara çok hızlı bir şekilde ulaşması için Netflix’i seçmiş. Bilindiği üzere Netflix, dünya genelinde 139 milyon kullanıcıya ulaştı. Hâliyle bu durum, filmi insanlara ulaştırmak açısından Steven Soderbergh gibi düşünen bir yönetmen için müthiş bir fırsat. Zaten yönetmenin yeni filmi The Laundromat‘ın Netflix bünyesinde yayınlayacak olması da bunun en büyük göstergesi.

Neflix, başta Martin Scorsese’nin yeni filmi The Irishman olmak üzere önümüzdeki yıllarda önemli yönetmenlerin imzasını taşıyan yapımlarla film kalitesini yükseltmeye devam edecek gibi görünüyor.