2019 yılında 120 bin tona yakın bal üretimi gerçekleştiren Türkiye, bal üretiminde Çin’in ardından ikinci sırada yer alıyor. Dünyanın en büyük ikinci bal üreticisi olan Türkiye’de, salgın sebebiyle üretimin düşmeyeceğini belirten sektörün deneyimli ismi Etabal Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bağran Aksoy, sanayideki üretimin yavaşlamasıyla dünyanın nefes alma şansı yakaladığını ifade etti. Doğanın daha az kirlendiğini dile getiren Aksoy, “Koronavirüs bal üretimini düşürmeyecek aksine balın kalitesi artacak.” tespitinde bulundu.
Tüm dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs Salgını, birçok sektörün üretim sürecine doğrudan etki ediyor. Dünyanın en büyük 2 bal üreticisi Çin ve Türkiye’nin salgından etkilenmesinin bal üretimine etkisi merak ediliyor. 2019 yılında Türkiye’deki 8 milyona yakın kovandan 120 bin tona yakın bal üretildiğini belirten Etabal Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bağran Aksoy, salgının bal ve arı ürünleri üretimine olumsuz etkide bulunmayacağını ifade etti.
“Koronavirüs Salgını, doğayla iç içe yaşayan insanlardan ziyade metropolde yaşayan insanları etkiliyor.” diyen Aksoy, bu sebeple arıcıların bu süreçten olumsuz etkilenmeyeceğini savundu. Sürecin bal üretimine etkisini değerlendiren Aksoy, şu ifadeleri kullandı: “Koronavirüs Salgını başladığından beri bütün dünyada endüstriyel üretim yavaşladı. Bu durumun hava kalitesine yansıdığına ilişkin bilim insanlarından açıklamalar geliyor. Doğanın temiz olması bal üretimine olumlu şekilde yansıyacaktır. Bu sebeple diyebiliriz ki Koronavirüs, bal üretimini düşürmeyecek, aksine doğaya olan tahribat azaldığı bu dönemde balın kalitesi artacak. Kirliliğin az olmasının yanında Tarım ve Orman Bakanlığı’mızın bal üretimine dair almış olduğu kararlar da Türkiye’de üretilen balın kalitesine yansıyacak.”
“DÜNYA BİZE MESAJ VERİYOR: BİRAZ YAVAŞLAYIN VE DÜŞÜNÜN”
“Salgın sebebiyle dünya ve ülkemiz maalesef çok fazla kayıp verdi. Bu sürecin en kısa zamanda bitmesi tek dileğimiz.” diyen Bal Gurmesi Aksoy, “Fakat şunu da gözden kaçırmamak gerekiyor ki dünyamız bilinçsiz üretim ve tüketimden çok yoruldu. Gezegenimizi ve kaynaklarımızı hor kullandık. Dünyamızın böyle bir dinlenme sürecine ihtiyacı vardı. Bu dönem bize bir mesaj veriyor: Biraz yavaşlayın, düşünün ve akıllı olun.” değerlendirmesinde bulundu.
İkinci el araç ticaretinde düzenlenmesi zorunlu olan ekspertiz raporuyla birlikte alıcılar en ince ayrıntısına kadar aracın neyi var neyi yok öğrenmek istiyor. Peki araç alım ve satımında karşılaşabilecek sorunlar neler? Ekspertiz raporunda hangi veriler yer alıyor? Ekspertiz raporuyla ilgili tüm merak edilenleri TÜVSÜD D-Expert son blog yazısında sizler için derledi.
İkinci el araç alımı sırasında araç geçmişinde herhangi bir kaza ya da arıza olup olmadığını tespit etmek amacı ile araba ekspertizi yapılır. Bir nevi araç muayenesi olan ekspertiz işlemi sayesinde araç detaylı bir şekilde yapılan testlerle incelenir. İşte bu testlere dair alıcıların merak ettikleri…
• Yanal Kayma Test: Bir aracın 1 km’lik mesafe içerisinde sağa veya sola ne kadar kayabileceğinin 1 metrelik mesafede ölçülebilmesidir.
• Süspansiyon Test: Cihaz vasıtasıyla ilgili aracın tekerlekleri yukarı aşağı yönde hareket ettirilerek, araca kasisten geçiş, çukura düşüş etkisi verilir. Bu şekilde aracın süspansiyon verimliliği ölçülür. Tek tek süspansiyon başına ölçülmesinin ardından ön ve arka değerler arasındaki farklılıklar da ölçüm sonucunda verilir.
• Fren Test: Cihazdaki ruloların üzerinde bulunan kaplama ile tekerleklere asfalt hissi verilerek ön frenler, arka frenler ve el freniyle ilgili testler yapılır. Aracın toplam fren verimlilikleri belirlenir. Tek tek fren performansları ölçülür ön ve arka fren değerleri arasındaki sapmalar tespit edilir.
• Diagnostik Test: İlgili aracın OBD soketi üzerinden diagnoz cihazıyla bağlanılarak genel arıza taraması yapılır. Araçta kayıtlı bulanan arızalar ekranda gösterilir. İlgili cihaz ile marka ve model seçimi yapılarak aracın tüm elektronik sistemleri kontrol edilmiş olur.
• Akü Testi: İlgili test araç üzerine bağlı akünün voltajını, şarj durumunu, akü ömrünü ve marş akım değerini ölçer. Başka bir deyişle, test sonucu akünün mevcut durumu ile ilgili aydınlatıcı bilgiler vermektedir.
DYNO(Dinamometre) Test: İlgili test sonucu, araç motorunun ürettiği gücü ve bu gücün ne kadarının tekerleklere iletildiğinin ölçülmesidir. Test sırasında; Motor gücü, tekerlek gücü, tork değerleri Kayıp güç ölçülmektedir. Bu ölçüm, araç merdaneler üzerine çıkarılarak motor maksimum devrine çıkarılmak suretiyle yapılmaktadır.
Raporda Hangi Bilgiler Yer Alıyor
Yapılan bu testlerden sonra önemli olan bir diğer kısım ise ekspertiz raporunda yer alan bilgiler. Araç ekspertizi yaptıran alıcılara hangi bilgiler veriliyor.İşte raporda merak edilen tüm detaylar …
Yapılan bu ekspertiz testleri sayesinde aracın mevcut durumu tespit edilirken, en geniş kapsamlı ekspertiz raporunda, aracın kaza geçmişi, göçük, dolu hasarı, şanzıman, motor, fren sistemi gibi parçaların durumu da yer alıyor. Bu sayede alıcılar artık araçlarını güvenle satın alabiliyor. 8 yaş ve 160 bin km üstü araçlar yönetmelikte zorunlu olan ekspertiz raporu kapsamı dışında tutulmasına ragmen tüm araçların mevcut durumu hakkında detaylı bilgi veren raporun alınması tavsiye uzmanlar tarafından tavsiye ediliyor.
TSE Belgesi Çok Önemli
Firmanın alıcıları uyardığı en önemli konu ise TSE’den Hizmet Yeterlilik Belgesi. İstenmeyen durumlarla karşılaşmamaları için alıcılara, hizmet belgeleri tam olan firmalarla çalışmaları öneriliyor. Bu sayede araç alımından sonraki süreçte yaşanabilecek kötü sürprizlerle karşılaşılması engelleniyor.
5 Mayıs Dünya Astım Günü’ne özel açıklamalarda bulunan
Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony;
‘Astım Koronavirüs İçin Risk Faktörü Değildir’
Astım hastalığına farkındalık yaratmak için her yıl 5 Mayıs tarihinde kutlanan Dünya Astım Günü’ne özel açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony, “Astımdan değil, astımınızın tam kontrol altında olmamasından korkun” diyerek hastalığın tedavi edilebilir olduğuna dikkat çekti. Doç. Dr. Akpınarlı, koronavirüs ve astım hastalığı arasındaki bağıntıya ilişkin ise, “Astım, koronavirüs enfeksiyonu için risk faktörü değildir” ifadelerini kullandı.
Astım hastalığına dikkat çekmek ve farkındalık oluşturmak için ülkemizde ve tüm dünyada 5 Mayıs tarihinde kutlanan Dünya Astım Günü, bu yıl ‘Astımınızı kontrol altında tutabilirsiniz’ ve ‘Astımdan korkmuyorum’ temalarıyla kutlanacak.
29 yıldır Çocuk Sağlığı, İmmünoloji ve Alerji alanında çalışan Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony, Dünya Astım Günü’ne özel açıklamalarda bulunarak, “Astımdan değil, astımınızın tam kontrol altında olmamasından korkun” ifadelerini kullandı.
Astım hastalığı nedir?
Astım rahatsızlığının nedenleri açıklayan Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony, “Astım akciğer içi hava yollarında daralmaya neden olan ve alevlenmeler (ataklar) ile seyreden müzmin (kronik) bir akciğer hastalığıdır. Hava yollarındaki bu daralmanın nedeni mikrobik olmayan bir tür iltihap nedeniyle hava yolu duvarının şişmesidir. Hastalık tekrarlayan nefes darlığı, nefes alıp verirken ortaya çıkan hırıltı, ıslık sesi, göğüste baskı hissi ve öksürük gibi belirtilerle kendini gösterir” ifadeleriyle astım hastalığını tanımladı.
Astım ne sıklıkla görülür?
Astım hastalığının sanılanın aksine çok daha fazla insanı etkilediğinin altını çizen Doç. Dr. Akpınarlı, “Dünyada yaklaşık 300 milyon kadar astım hastası olduğu tahmin ediliyor. Ülkemizde de her 12-13 erişkinden ve 7-8 çocuktan biri astım hastalığını taşıyor. Astım hastalığının görülme sıklığı yıllar içerisinde ne yazık ki artış gösteriyor” şeklinde konuştu.
Astım hastalığı için risk faktörleri nelerdir?
Astım hastalığının ortaya çıkmasında etken olan faktörleri açıklayan Doç. Dr. Akpınarlı, “Astım hastalığının ortaya çıkmasında etken olan faktörlere risk faktörleri denir. Astımın neden bazı bireylerde görülüp, bazılarında görülmemesi bu risk faktörleri ile açıklanabilir. Bu faktörler kişiyle ve çevreyle ilgili olmak üzere iki gruptur. Kişisel risk faktörleri içinde kalıtım yani genetik yapı, cinsiyet ve şişmanlık sayılabilir. Çevresel risk faktörleri ise kalıtsal olarak yatkın bireylerde astımın ortaya çıkması ve ağırlığı üzerinde rol oynar. Bunlar alerjenler, tekrarlayan akciğer enfeksiyonları, sigara dumanına maruz kalmak, bazı ilaçlar, hava kirliliği ve beslenme tarzıdır” dedi.
Astım tanısı nasıl konur?
Astım tanısının tek bir test ya da yöntem ile gerçekleşemeyeceğini belirten Doç. Dr. Akpınarlı, “Astım tanısını ortaya koyan tek bir test yoktur. Astım, hastanın öyküsü, fiziksel muayene bulguları, alerji testleri ve solunum fonksiyon testi gibi yöntemlerle elde edilen verilerin değerlendirilmesiyle teşhis edilir” dedi.
‘Astım kontrol altında tutulabilir’
Astım tedavisinin hastalığı kontrol altına alıp, sağlıklı durumun korunmasını sağlayacağını söyleyen Akpınarlı, “Dünyada olduğu gibi ülkemizde de bu hastalığın tedavisiyle ilgili gerekli her türlü ilaç ve malzeme bulunmaktadır. Uygun ilaç tedavisiyle astımlılar, iş ve okul dâhil günlük yaşamlarına hastalık nedeniyle herhangi bir kısıtlama olmadan devam edebilirler. Astım ilaçlarının büyük bir kısmı soluk alma yolu (inhalasyon) ile kullanılan ilaçlardır ve bu yolla daha az yan etki ile direk hava yollarında istenen tedavi edici etkiyi oluştururlar ve özel cihazlarla verilirler. Tedaviye başlanırken bu özel cihazların kullanım şekli mutlaka hastalara gösterilmelidir” ifadelerini kullandı.
“Astımdan değil, astımın kontrol altında olmamasından korkun” diyen Doç. Dr. Akpınarlı, hastalığın tam kontrol altında olmasını, “Astımlı hastanın gündüzleri astım yakınmasının bulunmaması, gece astım nedeniyle uykudan uyanmaması, hastalığı tedavi eden ve kontrol altında tutan ilaçları kullanırken sık olarak hızlı ve etkili nefes açıcı ilaçlara gereksinim duymaması, nefes ölçüm testlerinin normal olması ve günlük işlerini engellemeden yapabilmesi” sözleriyle açıkladı.
‘Astım koronavirüs için risk oluşturmuyor’
Astım hastalarının koronavirüs nedeniyle özellikle endişeli olmalarını gerektirecek bir durumun olmadığını söyleyen Akpınarlı, “Astım her ne kadar akciğerlerin etkilendiği bir hastalık olsa da bugüne kadar yapılan tüm klinik çalışmalarda, astımın koronavirüs enfeksiyonu için bir risk faktörü yaratmadığı gözlemlenmiştir. Ancak tüm astım hastalarının salgın döneminde uyması gereken en önemli kural kullanmakta oldukları alerji ilaçları ve koruyucu nefes açıcı ilaçlarına devam etmeleridir” şeklinde konuştu.
Doç. Dr. Akpınarlı son olarak, “Herkes gibi astım hastaları da artan öksürük ve ateş belirtileri gösterdiklerinde doktorlarına başvurmalılardır” ifadelerini kullandı.
Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony kimdir?
Alerji ve İmmünoloji alanındaki çalışmalarıyla dünyaca tanınan Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony, ABD’de bulunan National Institutes of Health’de (NIH) 12 yıl süreyle Alerji ve İmmünoloji konularında çalışmalar ve araştırmalar yaptı. 2012 yılında yurda dönen Doç. Dr. Antony, 2014 yılından bugüne çeşitli üniversitelerde ders vermektedir.
AYGAD
Valilik işbirliği ile meslek tanıtım kartları resmiyet kazanıyor.
Özellikle
yerel basının yaşadığı basın kartı sorunu AYGAD’ın girişimleri ile tarihe
karışıyor.
Özellikle
korona virüs salgını sonrası hafta sonları ve resmi tatil günlerinde konulan
sokağa çıkma yasaklarını fırsat bilenler, özel çıkar temin ederek meslekte
olmadığı halde “gazeteci” olarak sokakta serbestçe dolaşması, gerçek gazetecilerin
de sorun yaşamasına neden oluyor. Bu sebeple konuya eğilen kısa adı AYGAD olan
Anadolu Yazarlar ve Gazeteciler Derneği, İstanbul Valiliği’ne gönderdiği üye
listesinin kabulü ile önemli bir adım atmış oldu.
İsim listesi
Valilikçe Emniyete de bildirildi
Konuyla
ilgili olarak Dernek Başkanı Ahmet Işıkdağ şunları söyledi. “Yerel basının
yıllardır yaşadığı bu sorun kangren haline geldi. Son günlerde corana virüs
nedeniyle ilan edilen sokağa çıkma yasaklarında meslekle alakası olmayan
kişiler bile birer tanıtım kartı temin edip, ellerini kollarını sallaya sallaya
sokaklarda gezinir oldu. Bizde, bu fırsatçıların önüne geçmek, gerçek
emekçilerin hakkını korumak amacıyla Valiliğe müracaat ettik. Girişimlerimiz
karşılık bulunca da listemizi yapıp gönderdik. Basın Kartı sorununu uzun
yıllardır yaşayan Yerel Basın’ın artık İstanbul’da Valilik tarafından tanınan
ve tüm emniyet ve jandarma birimlerine bildirilen birer tanıtım kartı olacak”
dedi.
İlk
etapta AYGAD üyelerinden talepte bulunan 62 kişiye çıkarılan kartlar bu haftaki
yasak sırasında kullanılmak üzere dağıtıldı. Derneği mevcut 123 üyesinin tamamı
kısa zamanda başvuru işlemlerinin tamamlanması ile kartlarını alacak.
AYGAD kartları “Bedelsiz”
olarak hazırlıyor
AYGAD üyeleri için ücretsiz olarak hazırlanan ve basımı tamamlanan Basın Tanıtım Kartları, AYGAD üyesi olma yeterliliğine sahip olan kişilere de “üye olmak” koşulu ile yine ücretsiz ve herhangi bir isimle bedel alınmaksızın verilecek. Burada aranan tek şart dernek üyesi olarak aidat borcunun bulunmaması olacak.
Ahmet Işıkdağ
Emniyet Mensuplarının
“gazeteci” tereddütü son bulacak
Gazetecinin
varsa aracı için de yapılan kartların sayesinde İstanbul Yerel Basını kendini
daha rahat ifade edebilecek ve emniyet mensuplarının da “kart kirliliği” sebebi
ile yaşadığı tereddütler sonucu yaşanan tatsız olaylar da son bulacak.
Yeni üyeler de bu haktan yararlanacak.
AYGAD
üyeliği için yerel ya da ulusal basında gazete ya da dergi sahibi olmak, gazete
yazı işleri personeli olmak, internet haber sitesi sahibi olmak, muhabir veya
yazar olarak görev yapmak, en az 2 üyenin referans olması, mesleği aktif biçimde
yapıyor olmak koşulları bulunuyor.
Corona Covid 19 virüs hastalığı ile mücadele kapsamında
alınan tedbirler arasında Şile yolunda Jandarma tarafından yapılan ateş kontrolleri
Şilelilere zor anlar yaşatmaktadır.
Şile yolunda Oluşan araç kuyruklarına tepki gösteren
Şileliler ; “evinizden çıkmayın sözünü sanırız farklı algılıyorlar. Evinde
sıkılan Şile’ye geliyor. Aldığımız bunca tedbirlerin çektiğimiz sıkıntıların
boşa gitmesinden korkuyoruz. Henüz bir şey geçmiş değil, tehlike devam ediyor.
O yüzden tatilcilerden ricamız biraz daha evlerinde kalmalarıdır”.
Corona nedeniyle İstanbul trafiğinde rahatlama
yaşanırken, Şile’nin trafiğinde ciddi derecede artış olması Şilelileri isyan
noktasına getirdi.
Doğal olarak Jandarma tarafından ateş ölçme kontrolleri yapılırken, zaman zaman uzun araç kuyrukları oluşunca, Şile yolu çile yoluna dönüşmesi kaçınılmaz oluyor.
DESTEK Madencilik İnşaat Müh. San. Ve Tic. Ltd. Şti. Teke
Yazımanayır Mahallesi sınırları içerisinde Silis Kum Ocağını açma işlemlerine
devam ediyor.
Teke Yazımanayır Mahallesinde yapılması planlanan Silis Kum
ocağına tepki gösteren İYİ Parti Şile İlçe Başkanı Kahraman Koç, “Şile
hepimizin, yeşil hepimizin yetkililerin bu konuya duyarlılık göstermeleri
lazım. Artık suyun, ekmeğin kıymetini daha çok anlamaya başladık. Biz kendi
arazilerimize neden zarar verelim. Bu maden ocağına hiç gerek yok,firma
sahipleri bu işe biran önce son vermeleri gerekir” dedi.
Başkan Kahraman Koç gazetemize yaptığı açıklamada tepkisini
şu ifadelerle belirtti.
“Teke Yazımanayır bölgesinde yapılması planlanan taşocağı ile ilgili önce oraya gidip tepkilerimizi gösterdik fakat anladığım kadarıyla buradaki insanlar nüfuslarını kullanarak devletteki işlerini devam ettiriyorlar. Normal şartlarda köylümüzle ve muhtarlarla birlikte protesto etmeyi planlıyorduk. Fakat bu Covid 19 virüs illeti bizlerin bir arada sokağa çıkmamızı engelliyor. Bizde bu sebepten dolayı bölgedeki köylülerimizi yönlendirerek Tarım ilçe müdürlüğüne ve İl Müdürlüğüne şikayet dilekçelerimizi gönderttik. Bizler; bölgede yapılacak maden ocağının bölgedeki yeşilliğin, ormanın, tarım alanlarının ve arazilere zarar vereceğinden dolayı haklı bir tepki gösteriyoruz. Ben kendimde Akçakese köyündenim yani, bu bölgenin çocuğuyum. Burada siyasi parti gözetmeksizin bu işin arkasında durulacağından herhangi bir endişemiz yok. Bizler sesimizi çıkartmazsak bu işler yürüyor, bitiyor. Bölgemizde zaten birçok ocak var. Bunlar işleyişlerine devam ediyorlar. Bu kadar ocak var iken yeni bir ocağa nasıl bir ihtiyaç olur konusunda da bir açıklama bekliyoruz. Bunların altından inşallah başka şeyler çıkmaz. Bu konuda da endişelerimiz var. Her şey para değil. Bizler bu bölgede yaşıyoruz ve buralarda öleceğiz Allah’ın izniyle. Bu bölgenin yeşil kalması için de elimizden geleni yapacağımızdan herkes emin olsun. Ovacık tarafında da bir maden ocağı vardı. Orada su göletlerinin taşması sonucu bazı hayvanların telef olduğu bilgisine de ulaştık. Bunlar hoş şeyler değil, Şile İstanbul’un akciğeridir, o yüzden burayı rahat bıraksınlar.
Başta yetkilileri duyarlı olmaya davet
ediyoruz.
Burada yaşayıp
yaşamamak önemli değil fakat gelecek nesillere karşı hepimizin sorumluluğu
vardır. Bizler geçmişimizden aldığımız yeşil doğamızı gelecek nesillere en
korunaklı şekilde bırakmak hepimizin temel görevleri arasındadır. Gelecekte çok
daha büyük sıkıntılar çıkmaması için bu duruma asla müsaade edilmemelidir. Bu
ocaklar ileride çok vahim sonuçlar doğuracaktır. Ocakların işleyişlerine göre maden çıkartılır
ve o maden firması o doğayı nasıl bulduysa o şekilde terk etmek zorundadır. Maalesef
ki bugüne kadar hiç böyle olmadı, olacağına da inanmıyoruz. Güzelim doğayı,
yeşili yok ederek oraları terk ediyorlar. Kısaca biz bölgemizde maden ocağı,
taş ocağı, silis kumu ocağı adı ne olursa olsun madenle ilgili doğaya zarar
verecek hiçbir şey istemiyoruz.
Dünyayı etkisi altına alan Korona virüsünden dolayı da
ocağın açılması ile ilgili herhangi bir şekilde geri adım atılmadı, internetten
çevre bakanlığına girildiğinde orada bu firmanın olur raporunu almak üzere
olduğunu göreceksiniz. Bizler taş ocağının yapılması planlanan bölgedeki arazi
sahiplerine ulaşmaya çalışıyoruz. Ulaştıklarımıza durumu izah ediyoruz. Bu
araziler tarım arazisi. Corona virüsü illetinden dolayı da tarım arazilerinin kıymetini bir kez
daha anladık. Bu virüs hepimize çok şey öğretti hatta hatırlattı diyebiliriz.
İnsanlarla diyalogun ne kadar kıymetli olduğunu, sokağa çıkmanın önemini,
yeşilin, sebzenin, meyvenin, o pazarlardan bolluk içinde aldığımız yiyeceklerin
ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha gösterdi. Bu dünyada bundan sonra bu
tip virüslerin olmayacağını da gösterdi. Artık suyun, ekmeğin kıymetini daha
çok anlamaya başladık. Biz kendi arazilerimize neden zarar verelim. Bu maden
ocağına hiç gerek yok, ha çok gerekli ise bizlere bunu açıklasınlar. Geçerli
bir açıklamalarının olmadığını biz çok iyi biliyoruz.
Şunu da belirtmeliyim ki Şile bu iktidara sahip çıktı. Ben
farklı bir siyasi partinin ilçe başkanıyım ama kabul etmem gereken de bazı
şeyler var. Şile bu iktidara sahip çıktı fakat mevcut iktidar Şile’ye Şile halkının
ona sahip çıktığı kadar sahip çıkamadı. Biz bununda önüne geçilmesini
istiyoruz. Bugün Yazımanayır dediğimiz köy Türkiye genelinde AK Partiye oy
oranı olarak ilk sıralardadır, bu köyler bunu hak etmiyor, yapmayın.
Bölge muhtarlarıyla yaptığımız görüşmelerde Şile belediye
başkanı Sayın İlhan Ocaklı’ya da bununla ilgili şikayet dilekçelerini
verdiklerini söylediler. Hatta bir yıldır bu işin peşinde olduklarını da ifade
ettiler.
Gerekirse TBMM’ne Taşıyacağız
Şile Belediye meclisine bu konu taşındı. Bununla alakalı
meclis toplantısında bizzat bulundum ve Belediye Başkanımız Sayın İlhan Ocaklı
aynen şöyle bir ifade kullandı. Bizde maden ocaklarına karşıyız. Ama silis kumu
farklı. Bu silis kumu niye farklı hatta bunun da çeşitleri varmış. Buradan
çıkacak silis kumunun ne özelliği var, ülkemizin çok fazla silis kum açığı var
temin edemiyoruz da şilede yapılacak madenle mi yürümesi gerekiyor. Farklı
duyumlarımız var. Şuanda Şile’de bulunan mevcut silis kumu üreten
fabrikalarının da ruhsatlarının engellenmeye çalışıldığı konusunda bazı
duyumlarımız var. Madem öyle; ocakların çalışılmasına neden engel olunmuyor
bunu da anlamış değilim. Biz bu konuyla ilgili virüs normale döndüğünde ki
inşallah normale döner İl Başkanımızla ve Genel Başkanımızla da konuyla ilgili
görüşme yaptık. Sağ olsunlar genel başkanımız bu konuya çok duyarlı bölge
milletvekillerimizle görüştük, onlarda “konuyu gerekirse TBMM kadar götüreceğiz
dediler. Vekillerimizden de destek sözünü aldık. Corona virüs belasından sonra
kendileri bizzat buraya gelip, konuyla alakalı yapacağımız eylemlere katkıda
bulunacaklardır. CHP İlçe yönetiminin ve İl Başkanlığının da bu konuya duyarlı
olduğu konusunda hiçbir endişem yok, onlarda kendi örgütleri üzerinde
çalışmalarını yapıyorlar. Ama bu a, partisi, b partisi olayı değil. Burada MHP
İlçe başkanımız ve Ak Parti İlçe Başkanımızda bölgemizin çocukları, onlarında
bu konuyla ilgili duyarlı olacaklarından eminim fakat sorun dönüp dolaşıp
siyasete dayanıyor. İşin içine siyaset girince de bazı insanlar kendilerini
geri çekmek zorunda kalıyorlar. Bizler doğru bildiğimize doğru dememiz gerekir,
yanlış bildiğimize de yanlış dememiz gerekiyor. Yoksa bu işin bir anlamı yok”
dedi.
Ülke Corona virüsü ile mücadele ederken bir taraftan da
siyasi kulisler yapılmaya devam ediyor. CHP Şile İlçe kongresinde iki rakibini
geride bırakarak başkanlığı kazanan İbrahim Çelik için sular durulmuyor. Bazı
partililerin görüşleri noktasında, korona nedeniyle ertelenen genel kongrenin
ardından başkanın görevden alınacağı söylenmektedir.
Büyükşehir Belediyesini kazanan CHP, ilçelerdeki partinin
konumunu değiştirdiği gibi beklentileri
de değiştirdi. Duyumlara göre, CHP İl Başkanlığı yapılan ilçe kongresinden bu
zamana kadar geçen süre içerisinde Şile’den istenilen verimi alamadıkları gibi
İl örgütüne de şikayet üstüne şikayetler gitmiş. Bu süreçte genel merkez kongreye
hazırlanırken, korona illeti çıktı ortaya. Dolayısıyla genel kongrede
ertelendi. Fakat yine alınan duyumlara göre kongrenin ardından CHP Şile İlçe örgütü
görevden alınacakmış. Diğer bir hususta
CHP yaşlı evi imajından kurtulmak için örgütlere gençleri yerleştirmeyi
planlıyormuş. İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun söylemlerinde de bunu gördüğümüz gibi İBB
Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun hafızalara kazınan o sözlerini
de hatırlamakta fayda var. “Yolumuz uzun, heyecanımız yüksek, gençliğimiz var”
Siyaseti çok yönlü ve aktif bir meslek olarak tanımlarsak,
yaş olayı çok daha önem kazanıyor. Her mesleğe yaş sınırı getiren, işe
alımlarda, emeklilikte ön sıraya oturan yaş konusu her ne hikmetse siyasetçiler
tarafından hiç üzerlerine alınılmamıştır. Kanun koyucular siyasetçiler olduğuna
göre bir türlü çuvaldızı kendilerine batırmayı başaramamışlar. Rahmetli
Demirel’e 90 küsur yaşlarında yeniden aktif siyasete dönmesi için teklif dahi
götürülmüştür. Başbakanlıkta 6 kez gidip
7 kez geri dönen bir liderin içinde yine siyaset yapmak uktesi kalmış olma ihtimali yüksektir. Eğer ki öyleyse, siyaset bence uzmanlar
tarafından incelenmelidir. Meslek olarak
kabul edersek, emekliliği olmadığı için nefesinin son damlasına kadar siyaset yapma
arzuları tükenmemektedir. Emeklilik hayali her meslekte olduğunu varsayarsak,
bir tek siyasette olmaması bir çelişki değimlidir. Siyaset bazılarında da 2. meslek
olarak seçilmektedir. Emekli olan birinin 65 yaşından sonra siyasete soyunması
da ayrı bir araştırma konusudur bence. Özellikle CHP’nin emekliler partisi
imajını yok etmediği sürece gençler tarafından yeteri kadar rağbet görmemeye
devam edecektir. O yüzden de kendileri çalıp, kendileri oynamaları
kaçınılmazdır. Sermayesini konuşmaktan ve insan ilişkilerinden oluşturan
siyaset, 25 yıl devlet dairesinde görev
yapıp emekli olan biri tarafından hakkıyla yapılması kolay bir şey olmadığı
gibi aktif siyasette de ne kadar başarılı olabilir ki?
Şile Üsküdar Caddesinde bulunan Halk Bankası Şubesi geçici
olarak kapandı.
Edinilen bilgilere göre İstanbul’dan Şile’ye gelip giden şube müdüründe korona Covid 19 çıkması sonucu banka geçici olarak kapatıldı. Yapılan açıklamada; diğer personelde Covid 19 virüsüne rastlanmadığı, yalnızca tedbir amaçlı izinli oldukları belirtildi. Halk Bankası Şile Ordulular Derneği önünde bulunan araçtan hizmet vermeye başladı. Vatandaşların işlemleri aksatılmadan geçici olarak Halkbank otobüsünde yapılmaktadır.
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Haydar Baş, yeni tip koronavirüs şüphesiyle tedavi gördüğü hastanede vefat etti.
Son dakika haberine
göre, Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Haydar Baş (73),
4 gündür Trabzon’da ‘Covid-19’ teşhisiyle tedavi gördüğü hastanede hayatını
kaybetti.
.
HAYDAR BAŞ KİMDİR?
Prof. Dr.
Haydar Baş 1947 yılında Trabzon’da doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini
Trabzon’da tamamlamasının ardından; 1970 senesinde, Kayseri’deki Erciyes
Üniversitesi’ne bağlı Yüksek İslam Enstitüsü’nden mezun oldu.
Lisansüstü
eğitimini ve doktorasını “Veda Hutbesinde İnsan Hakları” konusundaki tezi ile
Bakü Devlet Üniversitesi’nde tamamladı ve bu üniversitede göreve başladı.
Doktora sonrası akademik çalışmalarına devam ederek “İslam ve Hz. Mevlana”,
“Tasavvuf Tarihi”, “Din Sosyolojisi” ve “Din Psikolojisi” konularındaki tezleri
neticesinde “Profesörlük” unvanını da aynı üniversiteden aldı.
Bakü Devlet Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışan Prof. Dr. Baş, Doğu Dilleri ve Edebiyatlarını Araştırma Fakültesi, Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde görev yapmıştı.
Koronavirüs salgını tedbirlerinden yerel basın
kuruluşları ve çalışanlarına da destek sağlanmalıdır.
Karayün, Türkiye’deki Yerel Basın Koronavirüs Salgınında
üzerine düşen görevi layıkıyla yerine getirmiş ve getirmeye devam edecektir.
Türkiye Yerel Basın Birliği Genel Başkanı Nezir Karayün;
Türkiye genelinde bulunan 7 şube ve 26 il temsilciliği adına, dünyada binlerce
insanın ölümüne sebep olan, ülkemize de sıçrayan, çağımızın vebası Koronavirüs
salgınında görevlerini başarılı bir şekilde yapan yerel basın kuruluşları ve
yerel basın çalışanları ile ilgili bir basın açıklaması yayınladı.
Türkiye Yerel Basın Birliği Genel Başkanı Nezir Karayün;
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de ciddi tehditler oluşturan koronavirüsü ile
ilgili olarak, bu virüs ve tedbirlerin vatandaşa duyurulması ile ilgili olarak
yerel basının üzerine düşeni yaptığını ve tüm ülke genelindeki yerel basın
mensuplarının ve kuruluşlarının başarılı bir sınav verdiklerini belirterek, bu
konuda Türkiye Yerel Basın Birliği olarak tüm yerel basın kuruluşlarına ve
mensuplarına teşekkür etti.
YEREL
BASINA DESTEK YETERLİ DEĞİLDİR
Karayün, hükümetin işadamları, esnaflar, vatandaşlar,
çiftçiler ve işinden ayrılmak zorunda kalan işçiler için çeşitli ekonomik
yardımlar yapılacağı konusunda kararlar olmasına rağmen, bu zor günlerde
görevini eksiksiz olarak yapan ve zor şartlar altında çalışan yerel basın
kuruluşları ve basın çalışanları için herhangi bir tedbir açıklanmadığını
belirterek “Basın İlan Kurumu bir süre önce yerel basına destek paketi olarak
bir dizi önlemler açıkladı. Ama bunlar da yerel basına yeterli değildir.
CUMHURBAŞKANIMIZA
SESLENİYORUZ
Hükümetimiz ve Sayın Cumhurbaşkanımıza buradan Yerel Basın Birliği adına bir çağrıda bulunmak istiyoruz. Her gün koronavirüs ile ilgili ülke genelinde yapılan çalışmaların halka duyurulması konusunda yerel yöneticilerin açıklamalarında yer alan, onlarla birlikte olan ve halkın içinde yer alarak her türlü tehlikeye karşı görevlerini yapmaya çalışan yerel gazete, internet siteleri, yerel televizyon kuruluşları ve yerel basın mensupları için de bir tedbir ve destek paketi açıklanması konusunda gerekli adımların atılmasını beklemekteyiz.
Nezir Karayün
YEREL
BASIN ZOR ŞARTLARDA ÇALIŞIYOR
Zaten zor şartlar altında çalışmalarına devam eden yerel
basınımız bir de bu koronavirüs salgını ile daha da zor şartlar altında
görevlerini sürdürmektedir ve sürdürecektir de. Kurtuluş Savaşımızda da önemli
görev yürüten yerel basınımız bugün de bir milli mücadele olarak gördüğümüz
Koronavirüs Salgınında da üzerine düşen görevi en iyi şekilde yerine getirmektedir.
Ben bir kez daha buradan tüm yerel basın kuruluşlarımız ile onların değerli
mensuplarına bir kez daha sonsuz teşekkürlerimizi sunuyor, Devletimizin ve Sayın
Cumhurbaşkanımızın da Türkiye’deki yerel basın adına yaptığımız bu çağrımıza
kulak vereceğine inanıyoruz”
ŞUBE
VE TEMSİLCİLİKLERİMİZ
Türkiye Yerel Basın Birliği Genel Merkezi, Edirne Şube
Başkanı Erdoğan Demir, Batman Şube Başkanı Tercan Atılgan, Mersin Şube Başkanı
Ahmet Söyler, Ordu Şube Başkanı Osman Şahin, Tokat Şube Başkanı Kenan Kayhan,
Antalya Şube Başkanı Filiz Keleş, İzmir Şube Başkanı Kaan Engin Vardar Şube
Başkanlıkları ve 25 il temsilciliği; Adana Hüseyin Yetiş, Adıyaman Arzu Kızıldağ, Antalya Filiz Keleş, Balıkesir
Haluk Özçelik, Bartın Hüsamettin Elmas, Bursa Münir Temelli, Çanakkale Kemal
Peltek, Diyarbakır Yaşar İçen, Eskişehir Gülseren Şenyüzlü, Giresun Nur Kılıç,
Iğdır Ferdi Aras, Isparta Elif Akgül, Kırklareli Savaş Eskici, Kırşehir Ulaş
Salih Özdemir, Kütahya Hasan İşcan,
Malatya Hamit Özpolat ,Muğla Tuğba Yanıkgönül, Sinop Serhat Özşahin, Şanlıurfa Mehmet Canbek, Tekirdağ Şaban Kardeş,
Trabzon Ömer Salkı, Yalova Saliha Akdoğan, Yozgat Mustafa Çamsarı, Van Ebubekir
Demir, Afyon Zafer Murat Çakır, Dinçay Doğar.
Yerel
Basın Birliği Derneği Ortak Basın Bülteni’dir.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş bulunuyorsunuz. BilgilendirmeTamam
Gizlilik İlkeleri
Gizliliğe Genel Bakış
Bu web sitesi, web sitesinde gezinirken deneyiminizi iyileştirmek için tanımlama bilgileri kullanır. Bu çerezlerin dışında, gerektiği şekilde kategorize edilen çerezler, web sitesinin temel işlevlerinin çalışması için gerekli oldukları için tarayıcınızda saklanır. Ayrıca, bu web sitesini nasıl kullandığınızı analiz etmemize ve anlamamıza yardımcı olan üçüncü taraf çerezleri de kullanıyoruz. Bu çerezler, yalnızca sizin izniniz ile tarayıcınızda saklanacaktır. Ayrıca, bu çerezlerden vazgeçme seçeneğiniz de vardır. Ancak bu tanımlama bilgilerinden bazılarını devre dışı bırakmak, tarama deneyiminizi etkileyebilir.
Web sitesinin düzgün çalışması için gerekli çerezler kesinlikle gereklidir. Bu kategori yalnızca web sitesinin temel işlevlerini ve güvenlik özelliklerini sağlayan tanımlama bilgilerini içerir. Bu çerezler hiçbir kişisel bilgiyi saklamaz.
Web sitesinin çalışması için özellikle gerekli olmayabilecek ve özellikle analizler, reklamlar ve diğer gömülü içerikler aracılığıyla kullanıcı kişisel verilerini toplamak için kullanılan çerezler, gerekli olmayan çerezler olarak adlandırılır. Bu çerezleri web sitenizde çalıştırmadan önce kullanıcının onayını almanız zorunludur.