İstemem Yan Cebime Koy
Geçtiğimiz günlerde bir sivil toplum örgütünde yönetim toplantısı yaptık. Toplantının konusu yakın zamanda olacak olan kongre ve yeni bir başkan arayışı idi. Toplantıda mevcut başkan soruyor yönetime: “öncelikle içinizde aday olmak isteyen var mı, varsa gereğini yapalım, bu dernek bizim der” kimseden ses yok ve hiç kimse başkan olmak istemez. Doğal olarak dışarıdan başka aday arayışına geçilir. Başkan bir arkadaşımızın ismini söyleyerek aday olmak istediğini belirtir. Bu arkadaşa sıcak bakılmadığı gündeme gelir (nedeni daha sonra anlaşıldı) toplantı sonlanır. Ardından daha geniş ve kapsamlı olarak yeni bir toplantı hafta içine ertelenir. Tüm üyelere mesaj çekilir. Konu yine aynı; yeni başkan arayışı. Dernek merkezinde geniş çaplı toplantı yapılır. Orada da yönetimden bir arkadaşa teklif edilir. Fakat arkadaşımız yine bu teklife şiddetle karşı çıkar. “Ben kesinlikle olmam, hatta toplantıya bile gelmek istemez, deyim yerinde ise zorla getirilir. Arkadaşımız kerhen toplantıya katılır. Bu dernekte yılların emeği var, ölmüşlerimizin ve kurucuların ciddi emekleri var, üyelerin ve hemşerilerimizin de hakeza öyle. Bu kadar emek insana sorumluluk yükler. Bu sorumluluk çerçevesinde hem dayanışmayı sağlayacak, hem de derneği amacına uygun çalıştıracak vizyonunu yok etmeden koruyacak bir isim bulmamız lazım düşüncesiyle bir kişi bulunur. Bu kişi sosyal ve saygınlığı ile isim yapmış, herkesin abisi konumunda olan eski başkanlardan biri. Mütevazi ve sorumluluk çerçevesinde nezaketli bir şekilde “eğer böyle uygun görülüp bana görev vermek istiyorsanız üzerime düşeni her zaman yaptığım gibi burada da düşüneceğim” cevabıyla toplantı sonlanır. En azından bir isim üzerinde mutabık kalındığı için memnun bir şekilde toplantı sonlanır. Sonlanır sonlanmasına da içiyle dışı farklı olan, dıştan sırıtan içten hesap yapanlar pusu kurmuşçasına sonraki hamlelerin peşine düşerler. Sanki istediler de kabul görmemiş gibi. Ne hikmetse birden o “istemem, yapmam, olmaz” diyenlere her nedense birden bire adaylık hevesi geldi.
İçten pazarlıklar, sanki hükümet devirircesine yapılan kulisler kulaktan kulağa dolaşmaya başladı. İstemem yan cebime koy mantığı hasıl oldu. Mertçe ortaya çıkamayan, şark kurnazlığı taktiğiyle iktidarı ele geçirircesine başkan olma sarhoşluğuna bürünenleri ve dönen oyunları şaşkınlıkla seyre koyulduk. Durum tespit notlarıyla bekle gör politikasını izleyerek tabi.
Anlaşıldı ki meğerse amaç çok farklıymış. Senaryolar çoktan yazılmış, roller verilmiş, iş oyunu sergilemeye kalmış. O an için kimsenin haberi yok bu durumdan tabi. Sonunda yazılan senaryo sahnelendi ve oyuncular sahnede birer birer yerlerini aldı. Herkese verilen roller belliydi artık. Bu sergilediğiniz davranışlar “İstemem yan cebime koy” değil de neydi?
Size sorulduğunda kaçacak yer ararken sonrasında ne oldu? Hadi hepsini geçtik. Bir şeyler olduğu belli, aklınızda olmayanı aklınıza soktular, cazip teklifler sundular diyelim. Ona da kabulüz. Peki, sizinle yol yürüyen kişilere bir açıklama yapma nezaketinde dahi bulunmayan bu cahil davranış örneğini sergilemeyi kendinize yakıştırdıysanız bizlerin hiçbir sözü yoktur, bu nezaketten bi haber davranış karşısında olmazda. Başından beri sorulduğunda “ben varım” desen kimsenin karşı çıkmayacağı gibi memnun dahi olurduk. Demek ki, kişi kendinden bilirmiş işi diyor her şeye rağmen başarılar diliyoruz.
Yasemin Eryıldız
