Uzun zamandır beklenen karın yağmasıyla birlikte yollar karla kaplandı. Şile Belediyesi yaya güvenliğini sağlamak için Şile ve Ağva ana arterlerde tuzlama çalışmalarını sürdürüyor.
İlçede geçtiğimiz günden itibariyle başlayan kar yağışından kaynaklanan
olumsuzlukları en aza indirmek için aralıksız çalışan Şile Belediye ekipleri,
ulaşımın aksamaması ve vatandaşların zor durumda kalmaması için çalışmalarına devam
ediyor.
Ekiplerin yoğun mesaisinin ardından ilçe genelindeki tüm cadde ve sokaklar güvenli ulaşıma uygun hale getiriliyor.
Milyonlarca
vatandaşın yaşamının bir parçası haline gelen diyabet sorununa çözüm için
sunulan şeker ameliyatı, bu ameliyatı olan kişilerin anlattıkları bakımından
şüpheleri beraberinde getiriyor. Geçtiğimiz yılın mart ayında ‘şeker ameliyatı’
olduktan sonra sağlığı daha da kötüye giden ve şeker oranının arttığını
belirten Osman Hacıosmanoğlu, “Şeker ameliyatı bir yalandır ve bu yöntemle
diyabete çözüm bulmak mümkün değildir. Bu iş bir takım çevreler tarafından
ticari ranta çevrilmiş durumda” dedi.
Ülkemizde milyonlarca kişi diyabet sorunu yaşıyor. Şeker
hastalığı olarak bilinen diyabetin genetik olduğu da hesaba katılırsa, günümüz
kadar geleceği de yakından ilgilendiriyor. Soruna çözüm olarak sunulan ve
sadece TİP 2 olarak tanımlanan şeker hastalarına uygulanan şeker ameliyatı ise kötü
sonuçlarıyla karşılaşanların anlatısıyla ‘sadra şifa’ olmuyor. Yaklaşık 10 ay
önce şeker ameliyatı olan Osman Hacıosmanoğlu, cerrahi operasyon sonrası
yaşadıklarını gazetemize anlattı.
HALİHAZIRDA ŞEKER
SEVİYEM YÜKSEK SEYREDİYOR.
“Metabolik cerrahi yöntemiyle ve farklı sistemlerle şeker hastalığına çözüm bulacağız iddiası bir hasta olarak benim tarafımdan tamamen reddedilmektedir” diyerek söze başlayan Hacıosmanoğlu, “Bu ameliyatı olmuş biri olarak 10 ay sonrasında bile ilaç kullanmayı bırakamadığımı, belli bir zaman sonra ilaçların düzeyini artırmak zorunda kaldığımı ifade etmek istiyorum. Halihazırda şeker seviyem yüksek seyrediyor. ‘Şeker ameliyatlarının yapılmasını isteyemeyen ilaç kartelleri var’ iddiası aslında bir yalan; çünkü şeker ameliyatı olan bir insan şeker hastalığından tamamen kurtulmuş olsa bile, ki bu mümkün değil, zaten normal bir hastanın 30 senelik diyabetli yaşam süresince tüketeceği ilaç masrafı ameliyat yöntemiyle tek seferde elinden alınıyor.” dedi.
İNSANLARIN BAĞIRSAKLARINI KESMEK YANLIŞ BİR
ŞEY
“Şeker ameliyatı
olduktan sonra insanların bir kısmı, yani çok kilolu olanları kısmen
şekerden-diyabetten kurtulduğunu sanıyor. Halbuki onların diyabet sebepleri
fazla kiloya bağlı obezitelik. Doğal
olarak bu ameliyatta midelerinin bir kısmı alındığından, yemek yeme sorunları
ortaya çıktığı için ve çok kilo verdikleri için bu diyabet sorunlarından
bazıları kurtulabiliyor. Ama bunun için ekstra bir şeker ameliyatı adı altında
insanların bağırsaklarını kesmek yanlış bir şey; çünkü bunun sonradan farklı
sonuçları oluyor.”
İNSANLAR FARKLI BİR
TEDAVİ YÖNTEMİNE MAHKUM EDİLİYOR
“Şeker ameliyatı olmadan önce hastalara sonraki süreç tam olarak anlatılmıyor. Farklı şekilde anlatılıp hastalar ikna edilerek ameliyat ediliyor. Bu sistemde bu ameliyatı yapan doktorların bir çoğu tıpkı beyaz eşya sektöründeki gibi ya da araba ticaretindeki gibi yukarıdan aşağıya başlayarak 50 bin, 40 bin,30 bin, 20 bin gibi fiyatlar veriyorlar. Yani maddi durumunuza göre ameliyatını farklı doktorlarda olabiliyorsunuz; ekonomik durumunuza göre beyaz eşya almak gibi düşünebilirsiniz! Aslında burada insanlar ilaç bağımlılığından kurtulurmuş gibi algı yapılarak insanlar farklı bir tedavi yöntemine mahkum ediliyor. Ameliyattan çıkan hastaların bir kısmına ek ameliyatlar öneriliyor ve bunlar yapılıyor. Ama bu hastaların bir çoğu hâlâ ilaç ve insülin almaya devam ediyor. Bu ameliyat öncesi tüm tedavi yöntemlerini tükettikten sonra ameliyat yaptığını söyleyen doktorlar yalan söylüyor, ben daha önce insülin kullanmamış bir kişi olarak ameliyat olmaya ikna edildim; halbuki benim tedavi yöntemlerim bitmemişti. Beni tedavi eden doktor kamuoyunun bu konuda yakından tanıdığı bir doktor. Hatta ilgili kişinin bir vakfı bile var! Bu sistem asla ilaç kartellerinin karşı olduğu bir sistem değil; tam aksine sizden 30 yıl boyunca peyderpey alacakları diyabet ilaçlarının karşılığını bir günde ameliyatla peşinen alıyorlar. Kaldı ki bu işin sonunda uygulanacak ek tedavilere ödeyeceğiniz paralar da bu işin ekstrasıdır.”
“İNSANLARI
KANDIRMAKTAN VAZGEÇİLSİN”
Şeker ameliyatının diyabet sorununa çözüm bulduğu tezinin tamamen yalan olduğunu söyleyen Hacıosmanoğlu, “Ben bunun canlı bir örneğiyim. Mide ameliyatı şeklinde yapılması gereken cerrahi operasyonlar şeker ameliyatı şekline dönüştürülüp hem insanlardan fazla para alınıyor hem de şeker ameliyatı diye bir şey varmış algısı pekiştiriliyor. Halbuki mide küçültme ameliyatları 7 bin lira ile 3 bin lira arasında bir fiyatla yapılıyor ve devlette elini taşın altına koyuyor. Şeker ameliyatı yalanıyla insanların bağırsaklarını da kesmenin açıklanır yanı yok. On aylık süreç içerisinde şekerimin sürekli yükseldiğini, ilaç almaya devam ettiğimi ve hiçbir katkısı olmadığını söylüyorum. Bu iş için gerekli yerlere şikayet dilekçesi de verdim. Kamuoyu iyi okusun: Şeker ameliyatı bir yalandır ve bu yöntemle diyabete çözüm bulmak mümkün değildir. Çünkü biz TİP 2 olarak geçen hastalar genetik olarak bu durumdayız. Bağırsağı ters çevirmek suretiyle bizim genetik yapımızın bozulup farklı bir genetik yapıya dönüştürmeleri mümkün değildir. İnsanları kandırmaktan vazgeçilsin! Şeffaf olunsun; çünkü bu durum hekim güvenirliliğine de etki yapıyor. İnsanların işini düzgün yapan hekimlere de farklı gözle bakmasına zan duymasına neden oluyor. Zaten insanlara gerçekler anlatılırsa hiç kimse bu ameliyatı olmayacaktır.
2020 yılında Şile Emlak piyasasını ve Şile’de imar
sorunlarını Şile Emlakçılar Dernek Başkanı Kadir Gül değerlendirdi. Gül
gazetemize yapmış olduğu açıklamalarda “Şile pandemi döneminde emlak
piyasasında uçuşa geçti” dedi.
Şile Emlakçılar Dernek Başkanı Kadir Gül açıklamalarına şöyle devam etti. “2020 yılında Şile’nin emlak piyasanın kazanımları fazla oldu. Piyasas hareketlendi ve bir uçuşa geçti diyebiliriz. Daire fiyatlarında en az yüzde 20-30’luk bir artış oldu. Villalarda yüzde 50, arsalarda yine yüzde 30 ile yüzde 50 arası köyüne, yerine ve konuma göre artış oldu. Bahçeli villa tarzı yerler patladı. Köylerde tek katlı evlere yada bahçe içinde bahçeli prefabrik evlere talepler çok arttı ama alternatif şuanda yok. Pandemi süreci Şile’ye artı sağladı denilebilir. Ha bunun yanında tersi bir şey diyecek olursak nüfus kalabalıklaştı. Şuanda yaklaşık olarak yaz ki nüfusun en az yarısı burada ve gitmediler. Doğal olarak o kış sakinliğimiz kalmadı. Yazlıkçıların yüzde 70’i Şile’de yaşamakta. Şile İstanbul’un gözbebeği oldu hem pandemiden dolayı hem de depremden dolayı her zaman revaçta olan Şile daha da değer kazandı. Şile’ye çok büyük talepler var. Merkezde; Balibey mahallesinde, Ağlayankaya’da metresi 2000’ den aşağı yer yok. Kumbaba’da bugün 1,5 milyondan aşağı yer yok, Çavuş mahallesinde hakeza yine 1000-1500 m2 ler gündemde olmasına rağmen yine de satılıyor. Köylerde imarlı yerlerin m2’si 300-400’ den aşağı bir dönüm yer kalmadı. Tarımsal turizm lejantlı dediğimiz yerlerde şuanda en uygun dediğimiz köylerde 150’den başlıyor. Köyüne göre 500’e kadar dönümü ve m2’si olan yerler var. Şile bu anlamda pandemiden falyandı. Bunun dışında tabiî ki ülke olarak bu illetten kurtulmanın sağlığa ve refaha kavuşmasını cani gönülden bekliyoruz. Ağva’ya hakeza aynı şekilde çok talep var. Orada imarlı yerler fazla olmadığı için alternatifler kısıtlı. Merkezde alınamadığı için köylerine daha çok rağbet var. Yer satmayan köylerimizde olmasına rağmen şuanda birçok köyde ikinci ellerde satılıyor. Zamanında uygun alanlar şuanda değerlenince 2. Ve 3. Ellerde satılıyor. Doğal olarak fiyatlara da yansıyor.
Şile’de yüzde 5 uygulanmalı
Şile’mizin en büyük sıkıntılarımızdan biri eskiden tarım
alanlarında yüzde 5 yapılaşma olabiliyordu. Büyükşehire bağlanınca bu elimizden
gitti. Bu konuyu dernek olarak Belediye Başkanımızla masaya yatırdık buna bir
çare arıyoruz. Büyükşehir’den mi yoksa Bakanlıktan çıkacak bir kanunla mı
olacak. Daha önce tarım alanlarında yüzde 5 yapılabiliyordu. Büyükşehir’e
bağlanınca elimizden gitii. Buda köylünün zararına oldu. Tarım dahi yapmak
isteyen çiftçi tarlasına bağ evi, ahır yada malzemesini koyacak bir kulübe dahi
yapamıyor. Dolayısıyla tarımda yapılamıyor. Vatandaşın mesela 5, dönüm, 10
dönüm yeri var tarım yapacak ama malzemelerini koyacak yeri yok. Bu yüzde 5’i
Silivri uygulatıyor, Kandıra İzmit uygulatıyor fakat maalesef Şile’de yok. Bunu
da İlhan Başkanımızla paylaştık ve Şile’nin önünün açılması için önemli
olduğunu ifade ettik.
2B lerde en büyük
sıkıntı akalar
Diğer bir ıkıntımız ise 2B ‘lerden gelen arsalar, tarlalar o
zaman 2 B kanunu çıktığında Şile Belediyesi çalışmalar yapıyordu. Bu 2B’den
gelenler tarım alanı değil, imarlı alanda değil bunlara aka diye bir lejant
verdiler. Akanın anlamı da ağaçlandırılarak konulacak alanlar demek. Sen tapu
veriyorsun, tapu verirken devlet ne diyor orman alanı dışına çıkan yerlere 2B
olarak tapu verildi. Orman vasfını yitirmiş tapu veriyorsun şahsa ama bunda
imarda bir lejant getirmiyorsun. Eski Belediye Başkanımız Can Tabakoğlu
döneminde yapıldı ve çok yanlış yapıldı. Şimdi 2B lerde en büyük sıkıntı bu
akalar. Bunlarla ilgili de bir çalışma yapmamız gerekiyor. Bunu da İlhan
Başkanımızla görüştüğümüzde çözmemiz gerektiği Büyükşehir’le istişareyle gidilip
yeni bir plan tadilatıyla birlikte bu
lejantın ya tarımsal turizm, ya konut yada turizm olarak dönüşmesi gerektiği ve bu mağduriyetin
giderilmesini talep ettik.
Tarımsal turizm lejantı olan yerlerimiz şuanda 3 dönümün üstünde yapılaşmaya izin veriyor. En azından bir dönümün üstündeki yerlere enaz yüzde 10 yapılaşma izninin getirilmesi gerektiğini dernek olarak yazılı bir şekilde belediyemize ilettik.
Can Tabakoğlu 10 yıl
plan çalışmaları yaptı ve hepsi çöpe gitti.
Birde köylerde yeni kanuna göre tekrardan kadastro çalışmaları yapıldı. Burada da vatandaşın arsası var ve içinde evi var yeni yapılan çalışmada ortasından yol geçirilmiş. Şuan onunla ilgili de çıkan 3402 kanuna göre köylerde yapılan kadastro çalışmaları, yol çalışmalarında da çok büyük sıkıntılarımız var. Daha önce yapılan plan çalışmaları kesinlikle mahvetmiş ve şuan Şile’nin en önemli sorunları arasında yerini almış. Yapılan çalışmalarda düzgün kot ve kesitler alınmadığı için yeniden 3402 sayılı kanuna göre kadastro çalışmaları yapılıyor ve tekrardan bir plan çalışması ihtiyacı duydu Şile. Önce Başkan Can Tabakoğlu 10 yıl plan çalışmaları yaptı ve hepsi çöpe gitti. Beceriksizliklerinden dolayı şuanda çok büyük mağduriyetler yaşanıyor. Bunların biran önce düzelmesi gerekiyor.
Dünya mimarlık camiasının ve ülkücülerin yakından tanıdığı Prof. Dr.
Ahmet Vefik Alp hayatını kaybetti
Ahmet Vefik Alp, MHP Genel
merkezinin binasını ve Ozan Arif’in anıt mezarlarını tasarlayan isimdi.
Ülkücü
hareketin çok yakından tanıdığı Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp aynı zamanda 1994
mahalli idareler seçimlerinde MHP’den İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı’na aday olmuş, MHP Kurucu Genel Başkanı merhum Alparslan Türkeş’in
de danışmanlığını yapmıştı.
Ahmet Vefik Alp kimdir?
Ahmet Vefik Alp, 31
Mayıs 1948 tarihinde İstanbul Kadıköy’de doğmuştur.
İstanbul’da Fransız Saint Joseph Lisesi’nden 1967 yılında mezun olduktan sonra
Robert Kolej’in üniversite kısmında İnşaat Mühendisliği bölümünde eğitimine
devam etti. Aynı yıl İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ne
geçerek öğrenimine burada devam etti ve 1971 yılında mimar olarak mezun oldu.
Mimarlık yüksek lisansını da aynı okulda 1973 yılında Yüksek Mühendis
Mimar olarak bitirdi.
1973 yılında İTU Mimarlık Fakültesinde
‘Asistan’lığa 977 yılında ABD‘ye gönderilmiştir. Houston, Texas, ‘Rice
University’ de, 1978 yılında Şehiricilik alanındaki projesiyle ‘Master’; 1979 da Mimari ve Şehirsel Psikoloji alanında
insanlar, binalar ve şehirler arasındaki zihinsel etkileşimleri inceleyen 16
ayda tamamladığı ‘Aesthetic Response to Geometry in Architecture’ araştırması
ile de ‘Doktor’ payelerini almıştır
1982 yılında Suudi Arabistan ‘Kral Fahd
Üniversitesi Çevre Tasarımı Fakültesi’ne davet edilen Alp burada Mimarlık
ve Şehir Planlama Bölümlerinde 7 yıl hizmet vermiştir. Bu dönemde hazırladığı
”Riyad Diplomatik Şehir’de TC Riyad Büyükelçiliği ve Lojmanları projeleri
tamamlanarak kullanıma verilmiştir.
1984 yılında ‘Doçent’liğe yükseltilen Dr. Alp,
1989 da Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın himayesindeki (IAA) ‘International
Academy of Architecture’ (Uluslararası Mimarlık Akademisi) ‘Profesör’lüğüne
getirilmiştir.
1986 yılında ABD Texas
Eyaleti Dr. Alp’e ‘Profesyonel Mimar’ lisansı vermiştir. Aynı yıl TSA Texas
Society of Architects’ (Texas Mimarlar Cemiyeti) üyeliğine kabul edilen Alp,
takiben AIA’ ‘American Institute of Architects’ (Amerikan Mimarlar Enstitüsü)
üyeliğine getirilmiştir. Ülkemizde (A) Grubu Şehirplancı Lisansı sahibi olan
Alp 1995 yılında ABD’den ‘Profesyonel iç Mimar’ yetkisini almıştır.
Mimarlık, Şehircilik, Belediyecilik ile Doğal ve
Kültürel Mirasın korunması alanında birçok kuruluşun üyesi bulunan Alp akademik
ve bilimsel çalışmaları, mimari yapıtlarıyla ulusal ve uluslararası ödül
kazanmıştır. Yazıları yerli ve yabancı dergilerde yayınlanmaktadır
Son günlerde 1. Derece sit alanı olan Ağva Kumtepenin 3.
Derece sit alanına çevrilip imara açılacağı yönündeki iddialar karşısında
harekete geçen Şile Çevre Gönüllüler Derneği, harekete geçerek bir basın
açıklaması yaptı.
Açıklamaya CHP İlçe Başkanı İbrahim Çelik, İyi Parti Meclis
Üyesi Hüseyin Özgür, Şile Eski Belediye
Başkanı İhsan Çayıroğlu, Ağva Eski Belediye Başkanı Ali Acar, Add Şile Şube
Başkanı Hanife Telli, çevreciler ve doğa
dostları katıldı.
Şile Çevre Gönüllüleri Dernek Başkanı Coğrafyacı Nabi Evren
yaptığı basın açıklamasında şu ifadelere yer verdi.
“Şile İlçei Ağva Mahallesi Halk Plajının hemen gerisindeki doğal sit özelliklerine de sahip Bayraklı Tepe (kum tepe) adı ile anılan yaklaşık 34 dönümlük saha Şile İmar planlarında 1. Derece Arkeolojik sit alanında kalmaktadır. Burası M.Ö. 12 bin ile M.Ö. 6000 yılları arasına rastlayan döneme ait İstanbul’un en eski buluntu yerlerinden bir konak yeri, bir höyüktür. Saha aynı zamanda üzerindeki nadir kumul bitkileri jeolojik/jeomorfolojik güzellikleri ile doğa harikasıdır. Sahip olduğu arkeolojik ve pitoresk doğal özellikleri ile bu çok önemli miras saha, arkeolojik sit alanı içinde bulunan Yakuplu mahallesi pafta 4, parsel 21 (brüt 3.700m2) sahiplerinin müracaatı üzerine 1. Derece arkeolojik sit alanından, 3. Derece arkeolojik sit alanı statüsüne alınmak istenmektedir. 3. Derece arkeolojik sit statüsüne alındığında imara/ yapılaşmaya açılacak olması bilim, insanlık, ülkemiz ve bir turizm cenneti Ağva adına telafisi mümkün olmayacak emsallere yol verecektir. Bayraklı tepedeki mevcut 1. Derecede Arkeolojik sit vasfının korunmasını istiyoruz” dedi.
Belediye Başkanı Müze
Olması İçin Girişimde Bulundu
Dün öğlen Belediyeden gelen bir telefonla buraya geldim ve Belediyeden başkan dahil kalabalık bir heyet buradaydı. Kendilerine buranın önemini kendilerine sundum ve anlattım. Tabi buranın böyle bir özelliği olduğunu anladığım kadarıyla Belediyede bilmiyordu. Anlattıktan sonra Sayın Başkan İlhan Ocaklı’da ikna oldu ve buranın Kültür Bakanlığına bildirilerek insanlarında gezebileceği bir Açıkhava Müze şeklinde olma talimatını verdi. Kendisi de bu olayı sosyal medya hesabından paylaştı. Fakat burada karar verecek organ Belediye değil. Belediye kurulun bir parçası. O yüzden hepimiz buraya sahip çıkmalıyız ki görünen odur herkes üzerine düşeni fazlasıyla yapıyor hepinize huzurlarınızda teşekkür ediyorum”
Buranın önemi hakkında biraz bilgi verecek olursak; Türkiye’de Pleyistoria araştırmalarını yapan en önemli hoca rahmetli Prof. Dr. Hocamız Ufuk Esin, yine Prof. Dr. Mehmet Özdoğan burası hakkındaki araştırmalarında Şile’de Sahilköy ve Ağva İsstanbul’un en eski buluntu yerlerinden biri. Burada yerleşim olduğu zamanlarda İstanbul Boğazı açık değildi. Burası bir göl, 10 bin yıl evvelden bahsediyoruz. Burada göstermelik kazılar yapıldı. Burada insanlar ağaç kovuklarında, sazlardan yaptıkları yerlerde yaşıyorlardı. İnsan topluluğu vardı burada. Burada ancak çakmak taşları, avcı malzemeleri, buradan ve Sahilköy’den toplanarak İstanbul Arkeolojik Müzesine gitmiştir, ordadırlar.
Emsal Karar Var
Eski Belediye Başkanı İhsan Çayıroğlu’da kendi döneminde 1987 yılında konuya benzer bir olay yaşadıklarını ve konu mahkemeye taşındığında emsal kararın olduğunu hatta Belediye arşivinde kararın bulunduğunu ifade etti.
Farklı Hesaplar mı
Var Acaba?
Ağva Eski Belediye Başkanı Ali Acar’da, “bu tepenin geçmişteki sahipleri burayı hep halkın yararına kullanmışlardır asla ekip biçmemişlerdir. Burası 2018 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının Avrupa fonlarından gelecek turizm dediği bir proje çalışmaları vardı. O projeler için pilot bölgeler arasında Şile’de vardı. Düşünüyorum da acaba farklı bir çalışma var diye de düşünmüyor değilim. O yüzden sizlere, bizlere, belediyemize yani hepimize çok görevler düşüyor” dedi.
Klarnet ağladı. Türkiye‘nin en önemli klarnet sanatçılarından Mustafa Kandıralı hayatını kaybetti. 90 yaşındaki Mustafa Kandıralı, İstanbul‘da bir hastanede yaşlılığa bağlı organ yetmezliği nedeniyle tedavi görüyordu.
Mustafa Kandıralı:
Babasının klarnetini gizli gizli çalmaya
başladı
Kocaeli’nin Kandıra ilçesinde 1930’da dünyaya gelen ve gerçek
soyadı Kadıoğlu olan sanatçı, ilkokulu bitirmesinin ardından, altı kardeş
olmanın getirdiği dezavantajlardan ve ailesinin ekonomik şartlarının bozuk
olmasından dolayı ortaokula devam edemedi.
Bir uğraş edinmesi için amatör düzeyde klarnet çalan babası
tarafından Kandıra Halkevine yazdırılan Kandıralı, önceleri ud çalsa da radyoda
Şükrü Tunar’ın
klarnet taksimiyle başlayan
klarnet sempatisi bir aşka dönüştü.
Kandıralı, kendi sazı olmadığı için babasının klarnetini gizli
gizli çalmaya başladı ve ailesinin onayını alamayacağı düşüncesiyle 15 yaşında
İstanbul’a kaçtı.
Keman sanatçısı Ama Recep ve Kanuni Sıtkı Bey ile tanışarak
kendisine bir iş bulan Kandıralı, ilk olarak 1945’te Tepebaşı Kibar Gazinosu’nda
4 lira yevmiye ile çalışmaya ve para biriktirmeye başladı.
Pek çok ödüle layık görüldü
Kandıralı, biriktirdiği paralarla Akopos Alyanak’tan dersler
alarak tekniğini ve repertuvarını geliştirirken, dönemin büyük gazinolarında
sahneye çıktı.
Ünlü sanatçılara klarnetiyle
eşlik eden Mustafa Kandıralı, 1957’de radyo çalışmalarına başladı, aynı yıl
Pate-Odeon Plak Şirketinin sahibinin isteği üzerine “Salon
Çiftetellisi” adlı ilk plağını çıkardı.
Sanatçı, Batı müziği tarzında da üretimler yaparken, kariyeri
boyunca birçok ülke dolaştı ve farklı yerlerden ödüllere layık görüldü.
Fahrunnisa Hanımla evlenerek Mukadder, Jale, Nejla ve Kısmet isimli 4 kız çocuğu olan sanatçı, müzisyenliğinin yanı sıra film ve dizilerde rol aldı.
İnsanın içi ile dışı neden bir olamıyor. Karşı karşıya
gelindiğinde yüzüne takındığı en masumane ifade ile kurnazlık ödülüne layık
oluyor. Çok masum, iyimser, pamuk kalpli sandığın muhteremin gerçekte tam bir
şeytan olduğunu anlamak ne mümkün? Nereden bileceksin kafanı çevirip yanından
ayrıldığında içindeki kemirgenin harekete geçtiğini. Az daha dursan zehirlenme
riski geçireceksin.
Yazık demek bile iyi niyet duygusu taşır. Hiçbir duyguyu hak
etmeyen bu kör şeytanlardan yalnızca uzak durmak lazım, becerebilene tabi. Çünkü şeytanla baş edilmez.
Şeytanın nereden çıkacağı da bilinmez. Üzerine geçirdiği insan postuyla etrafta
dolaşırken hiç bilinmez.
Hani her şey yolunda giderken hiçbir sorun görünmezde,
birazcık çıkar çatışması olduğunda en tanınanı bile tanımakta güçlük çekersin.
Önce kendi haklılığı ile ego duygusunu devreye sokar. Ardından iç kemirgenler
harekete geçer ve belki de elinde olmayan nedenlerle tamamen yönlendirilmiş bir
şekilde zarar vermeye başlar. İşte o zaman eyvah! Yine şeytana yenik düştü,
yine küçük işleri için kazandı sandığı şeyleri kaybetti, yine her şeyi unutup
insanın en temel kötü özelliği olan nankörlüğü devreye soktu. Hani yazık etti
diyeceğiz de “yazık” duygusunun içindeki merhamete de yazık. Vicdanın sesine
kulak vererek yapılan her güzellik, karşı tarafın atağı ile çirkinleşiyorsa
“yazık” kelimesi farklı bir şekilde ifade edilmelidir bence.
Mesela şöyle bir düşünüp çevrenize baktığınızda hani
yıllarca dostluk kurduğunuz, birçok olayı birlikte başardığınız, birçok olaya
tanık olduğunuz, birçok zorluğu beraber aştığınız kişi yada kişiler mutlaka
aklınızdan geçmiştir ve sonunda “değmezdi, nankördü, hak etmedi, yazık etti,
içten pazarlıklıydı gibi kelimelerin ard arda sıralandığını göreceksiniz.
Bunların en güzel örneğini sosyal medyada görmek mümkündür. Günde en az üç
kişinin aynı duygular içerisinde paylaşım yaptığını görmek insanlık adına bir
kayıptır. Mevlana’nın o güzel sözünü hatırlayalım. “Ya olduğun gibi görün, ya
da göründüğün gibi ol” demiş. Dürüst insanlarla karşılaşmanız dileğiyle iyi
seneler dilerim.
Şile Ülkü Ocakları Başkanlığına taze kan geldi ve yeni
Ocak Başkanı Alperen Aytuğ Armağan oldu.
Şile Ülkü Ocakları ilçe başkanlığına İlçe Yöneticisi ve aynı zamanda MHP Şile eski İlçe Başkanlarından Alaattin Armağan’ın oğlu olan Alperen Aytuğ Armağan atandı.
Yeni genç Başkan Alperen Aytuğ Armağan, Lütfü Kama Başkandan bayrağı devraldı ve kendisine verdiği hizmetlerden dolayı teşekkür etti.
Çiçeği burnunda yeni Başkan ayrıca
kendisine İl Başkanına, MHP İlçe Başkanına ve kendisine destek veren tüm
ülkücülere teşekkür ederek görevini layıkıyla yapmak için elinden geleni
yapacağını belirtti.
Ülkü Ocakları İl Başkanı Kazım Erdi
Aktuç’ta eski başkana yaptığı görevlerden dolayı teşekkür ederek yeni başkana
görevinde başarılar diledi.
MHP İlçe Başkanı Mustafa Pıçak’ta
aynı temennilerde bulunarak, “Şile için tüm ülkücüler ele ele verip birlikte
güzel şeyler başaracağına inanıyorum” dedi.
Devir teslim töreninin ardından birlikte fotoğraf çekimi gerçekleştirildi.
CHP, asgari ücretin 3100 TL olması için kampanya başlattı.
CHP Şile İlçe Örgütü 14 Aralık’ta Üsküdar Caddesinde üzerinde “Asgari ücret 3100 TL olmalıdır” yazılı stant kurdu. İlçe Başkanı İbrahim Çelik konuyla ilgili yaptığı açıklamada; Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’de 4 kişilik bir ailenin açlık sınırının asgari ücretin üzerinde 2 bin 517 lira olarak hesaplandığını belirterek, “Asgari ücret 3 bin 100 lira olsun ve vergiden muaf olsun. İşverene de yük olmayalım.” dedi. Bizde bu konuda üzerimize düşeni yaparak standımızı kurduk. Gün boyunca standımızı ziyaret eden vatandaşlarında bu görüşe sonuna kadar katıldıklarını ifade ediyorlar. Şile’den de sesimizin duyulmasını ve asgari ücretin enaz 3100 TL olmasını istiyoruz” dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu Şile’ye
gelerek ilk olarak Şile Engelliler Kampını ziyaret etti.
İBB Başkanı İmamoğlu’nun Şile ziyaretinde kendisine Şile
Belediye Başkanı İlhan Ocaklı, Belediye Başkan Yardımcıları, CHP İlçe Başkanı İbrahim Çelik, İYİ Parti İlçe
Başkanı Kahraman Koç, meclis üyeleri ve siyasi kurmaylar eşlik etti.
Başkan İmamoğlu Şile Engelliler kampında engelli çocuklarla
bir araya geldi. Çocukların kendisine sevgi gösterinde bulunması ve bir çocuğun
“mutlu ol yeter” şarkısını İmamoğlu’na ithaf ederek şarkıyı“her şey çok güzel
olacak Ekrem abi” sözleriyle bitirmesi alkış
aldı. Ekrem Başkan kendisine daha hareketli şarkılar okuması konusunda tavsiyede
bulunarak ardından anı defterini imzaladı.
İmzaladığı deftere şunları yazdı.
“Şile’de engelli kampında ziyaretim; toplum içinde mutlu
olması için çalışmamız gereken çok insanımız olduğunu bir kez daha
hatırlatmıştır. Engelli vatandaşlarımızın yaşam hakları, mutlu olma hakları ve
şehrin her anında ve her ortamında bulunma haklarını sağlamak en önemli
vazifelerimizdendir. Doğanın, içinde var olan bu güzel kampı İstanbul’a
kazandıran, emeği geçen her arkadaşımıza ve hizmet veren her çalışmamıza minnet
duygularımla.. 24- 11- 2020”
Engelliler kampından ayrılan İmamoğlu diğer yatırımları incelemek üzere kamptan ayrıldı.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Bu siteye giriş yaparak çerez kullanımını kabul etmiş bulunuyorsunuz. BilgilendirmeTamam
Gizlilik İlkeleri
Gizliliğe Genel Bakış
Bu web sitesi, web sitesinde gezinirken deneyiminizi iyileştirmek için tanımlama bilgileri kullanır. Bu çerezlerin dışında, gerektiği şekilde kategorize edilen çerezler, web sitesinin temel işlevlerinin çalışması için gerekli oldukları için tarayıcınızda saklanır. Ayrıca, bu web sitesini nasıl kullandığınızı analiz etmemize ve anlamamıza yardımcı olan üçüncü taraf çerezleri de kullanıyoruz. Bu çerezler, yalnızca sizin izniniz ile tarayıcınızda saklanacaktır. Ayrıca, bu çerezlerden vazgeçme seçeneğiniz de vardır. Ancak bu tanımlama bilgilerinden bazılarını devre dışı bırakmak, tarama deneyiminizi etkileyebilir.
Web sitesinin düzgün çalışması için gerekli çerezler kesinlikle gereklidir. Bu kategori yalnızca web sitesinin temel işlevlerini ve güvenlik özelliklerini sağlayan tanımlama bilgilerini içerir. Bu çerezler hiçbir kişisel bilgiyi saklamaz.
Web sitesinin çalışması için özellikle gerekli olmayabilecek ve özellikle analizler, reklamlar ve diğer gömülü içerikler aracılığıyla kullanıcı kişisel verilerini toplamak için kullanılan çerezler, gerekli olmayan çerezler olarak adlandırılır. Bu çerezleri web sitenizde çalıştırmadan önce kullanıcının onayını almanız zorunludur.